2009/12/13

kestaneağası

İstanbul'dan bi arkadaşımı arayıp "Naber lan hıyarağası" diyesim geldi çok fena. Hatta saatin o saat diliminde sabah 5e geldiğine de aldırmadım, aradım. Ama neyseki telefonu kapalıydı. Yazık lan kıza, pazartesi sabahı "Naber lan hıyarağası" diye uyandırılmak sevdicek arakadaşı tarafından dahi olsa kötü olsa gerek. Hadi yırttı. Başka kanallardan taciz edicem artık. Ama öte yandan içimdeki bu "Naber lan hıyarağası" diyememe boşluğunu doldurmak gerek. O yüzden şahane bi bitki çayı yaptım. Adını da mutlu eden bitki çayı koydum. Çok a-yaratıcı di mi?


Buyrun, siz de yapın. Gözel oldu:

iki-üç dal adaçayı (ana malzeme bu, çok nefis bişi ya adaçayı. geç keşfettim, bi daha bırakmam!).
bi tane kuru hatmi çiçeği (hibiscus bu, artık türkçesi neyse. sözlüktekilerden en mantıklısı hatmi gibi göründü).
12 tane kuru karanfil (bunu enerji istiyosak ekliyoruz. gece yatmadan önce içecekseniz koymayın. ya da yatmadan önce değil de uyumadan önce diye değiştiriyim önceki cümleyi:) ).
sonracığımaaaa, bi tutam biberiye çayı (bu da yağ yakıyomuş. hatta bunun yağını alıyosun, kekik yağı bi de bişi yağı daha --hatırlayınca eklerim-- karıştırıyosun, yürüyüşe koşuya çıkmadan önce sürüyosun, bi haftada selülit kalmıyo. Diyosun? Dedim valla. Dur lan bi hafta demeyelim bari. İşte süresi selülitten selülite değişiyo).
bi tutam yasemin çayı. ohhhhh misler gibi koksun diye.
bi parça kabuk tarçın (bunun da çok şahane faydaları varmış. hatta baktım şimdi internetten, o kadar çok ki yazamicam).
acuk rezene (bu da benim mide yanmalarıma ve de regl sancılarıma az da olsa iyi geliyo, sizi bilemem).
bi de bunca şey yetmemiş gibi yoginin huzura erdirici yeşil çay posetlerinden atıyorum içine ben. Yeşil çayda kafein varmış. Ablam söyledi. Enerji veriyomuş. Onun yalancısıyım. Hatta kahve içmeyip yeşil çay içecekmişim. Peh!


Bunları demliğe koyup kaynar suda tutanzi. Ama adaçayını 2-3 dakkadan fazla tutmamak lazımmış. Onu da annem söyledi (ne biçim doktora öğrenciyim lan ben, her söylenene inanıyorum; nerde araştırıcı kişilik?). 10 dakka falan sonra içiliyo bu böyle. Ben hiç ama hiç bir içeceğime şeker koymam ama bunun şifasını arttırmak için bi çay kaşığı ıhlamur balı (evet ıhlamur balı. cool, ain't it? Arzu edenler için Balkes-Asos yolu üstünden köylü üreticiden aldıydık. Çok leziz) koyduğumu itiraf ediyorum.

Bu kadar çok sağlıklı şeyi bi arada tüketince insanın içi böyle bi mutluluk bi huzur doluyor. Vay anasını, ne biçim şifa aldım ben şimdi diye seviniyosun. Therefore I am.

Şimdi de gidip biraz kestane çizicem. Biz burda kolay çizilmeyen kestaneleri sevmeyiz adamım. O yüzden kaldır o yuvarlak bünyeni de suya atlayıp yumuşa ben gelene kadar! Gazlı fırındaki bu ilk denememde 380 fahrenaytta çalışmaya karar verdim. Hadi hayırlısı.

Lan bi de, evde gazlı fırın var. Yeni ev bu. Hala heyecanımı atamadım üstümden. En az üç kere diz üstü çöküp kafayı içine sokup gazı açasım geldi. Hayır intihar etmek gibi bi arzum yok, hiç olmadı, hiç olacağını da sanmam. Neş'eli mutlu bi çocuğum. Ama böyle ilginç bi çekiciliği var o fırının. Anlamadım gitti. Sylvia Plath'ten heralde. Sevmem de hiç şiirlerini ama... Olmadı ben de komşuya not yazarım doktoru ara diye Sylvia gibi? Onun komşu geç kaldı tabi, benimki de kalmasın? Bi gün azıcık deneyesim var başımda bi arkadaşım dururken. Ama hiç bi arkadaşım kabul etmez ki. piffffff.. Neyse. Kestane.

2 comment allez-vous?:

Monera said...

Ehehee :] (Bu ahahaa'nın daha hafifi, halbuki ahahaa diye de gülebilirdim ama o şimdi ağır olurdu. Bu hafif. Ehehee. Yani "Ehehee, yahu ne güzel yazı" gibisinden.)

said...

tişkür ederim sayın monera. parantez ne güzel şey tralalla!

 
Blogger design by suckmylolly.com