2009/12/12

çikolata gibi yar, yatak gibi diyar olmaz

Ben şeyleri çok seviyorum (Perec'in Şeyler'i değil. Onu da seviyorum ama o ayrı bu ayrı şimdi). Şeylerden kastım basbaya şeyler işte. Mesela "şey" koleksiyonlarım: gidilen müzelerden kalem, silgi, kartpostal, gidilen ülkelerden magnetler, ayraçlar, defterler, mektup kağıtları, şarap mantarları, şemsiyeler, takvimler... Yani kullanım amacını yitirmiş ve de tarafımdan sadece estetik amaçla görevlendirilmiş nesneler.


Bi dakka ya. Bu girizgah çok uzadı. Aslında amacım "eveeet, sevdiğim şeylerden biri de yatağıııım" demek konuya girmekti, ama olmadı kendimi faka bastırdım. Çünkü (çünkü neden?) yatağımı şeyliği için değil işlevi için seviyorum.

Piki. Al baştan.

Yatağımı çok seviyorum (ha şöyle, ne uzatıyosu ki lafı?). Sadece bunu değil, İstanbuldakini de. Niye tekil peki? O varken bu, bu varken o yok çünkü akıllııııım :p Üniversitedeyken (şimdi nerdeyim ki? lisanstayken olacak o) Zeynep Davran'dan bi intro to philosophy dersi aldıydım. Kadıncağız (böyle dediğime bakmayın, hiç sevmem kendisini) Berkeley'i anlatana kadar çatlamıştı, hatta sorusunu yanlış cevaplayan arkadaşıma "Sapla samanı karıştırma" demişti. Hala ortak jargonumuzdadır bu alıntı. Neyse. Benim yatak örneği ne güzel anlatıyo bak Berkeley'in felsefesini. Somut şeyler biz onları algıladığımız sürece var, algılamazsak yok (di mi? di mi? öyle di mi? Yoksa hiç anlamamış mıyım seni Zeynep?) İşte benim yatak-yataklar da böyle.

Neyse, benim yatak sokak yatağı. Sokak kedisi gibi. Kendisini sokakta bi evin önünde dayalı gördüm; hüzünlü gözlerle baktı bana, ben de dayanamadım, alayım eve, bakıp besleyeyim dedim. (Oha demeyin. Boston'da, özellikle de Cambridge --harvard ve MITin olduğu semt-- ve Somerville'de sürekli bir taşınma hali olduğundan --55 üniversite var lan Bostonyada, elini sallasan üniversite öğrencisine çarpıyosun. Bir ay içinde "ahaha elimdeki şahane teori kitabıyla şu köşedeki oğlanın aklını alıcam" demeyi bırakıyosun mesela kafede otururken. Niye? Çünkü zaten kafede okunan kitaplar full de Man, Derrida, Freud ya da kestiğin çocuk ya yüksek fizikçi ya da harvard tarihte post doc falan-- ve eşyaları genelde taşıyamadıklarından kapı önüne bırakıyor bu insanlar. Ama çöpe de atamıyorsun eşya, vergisi var. Hal böyle olunca craigslist üzerinden beleş eşya ilanlarını takip ederek tek günde ev dizebiliyosun, özellikle 30 ağ-2 eylül arası. Odamdaki her şey bu şekilde edinildi diyebilirim. Her şey: yatağım, döner bambu koltuk, sahip olduğum en muhteşem çalışma masası, kocaman komidin, tekerlekli yatak kenarı sehpası, 2 renkli kitap rafı, aynalar, sandalye, puf, orta sehpa, ab shaper (hehehe), golf sopası (a girl needs a weapon by her bed:) ) ve bi sürü ıvır zıvır. Taaaaa yukarda açılmış parantezi de kapıyorum artık bak)

İşte bu yatak, ki aldığımda internetten baktıydım, 2000 dölardı kendisi, ile ben büyük aşk yaşıyoruz. Hele şu hem deli gibi ders çalışmam gereken hem de sırt ağrısından kımıldayamadığım günlerde aşkımız iyice alevlendi. Ayrılamıyoruz (annemin msn iletisi: "biz ayrılamayız/şimdi uzaklardasın") Beni sıcak kollarında yatırıyor, sarıp sarmalıyor, geceleri ben sandalye tepesinde ders çalışırken uzun uzun süzüp beni koynuna çağırıyor (ay o şahane yiğit özgür karikatürünü bilir misiniz efenim?), sabah içinden çıkmama izin vermiyor (lan--obscene mi oluyo bu?)

Güzin ablaya bile danıştım, ne yapsam da ilişkinin alevi azalsa, biraz ayrı kalsak diye. Pek yardımcı olamadı. Bu halime ne olacak hiç bilmiyorum. Yapmam gereken ne kadar çok iş varsa, o kadar erken girmeye başadım yatağa. Bu çivili yatak nanesi nası bişi acaba? Bi ay ilişkimize ara versek de ben yatağımı çivili yatakla aldatsam. Sonra birbirimize geri döndüğümüzde çivili yatağın nasıl rahatsız olduğunu ve sevgili yımşak yatağımın yerini kimsenin tutamayacağını öğrendiğimi falan söylerim.

Neyse, bari biraz çikolata eşliğinde düşüneyim ben bunu. Danışmanım verdi. Lindt petits deserts chocolate truffle. Önce iğrenç hersheys verdi. Ben bunu yemem be böö diyince de gitti zulasından bunu getirdi. kıhkıh. Nası biliyo suçunu. Güya markete götürecekti beni dün. Bi güzel ekti beni valla. Hem de canım çok fena mercimek koftesi, mucver ve de imam bayildi cekiyordu kaç gündür. Imambayildi en kolayi, alışverişi yaptıktan sonra pişiririm diyodum. Kim tasicak marketten patlicanlari simdi? Sebze istiyorum ulaaaaaaan! Ama artık çikolatayla idare edicez. Aaa bak tam bu duruma uygun (alakası yok) bi şiir geldi aklıma:

To make a prairie it takes a clover and one bee,--
One clover, and a bee,
And revery.
The revery alone will do
If bees are few.

Emily Dickinson.

Ay bayılıyorum buna!

0 comment allez-vous?:

 
Blogger design by suckmylolly.com