2009/12/10

İşte Mutluluk Buuuuu

Bu başlık İstanbul Devlet Opera ve Balesinin zamanında sahnelediği küçük çaplı bir modern dans gösterisinin adı aslında. O kadar sevmiştim ki herşeyini, adı arkadaşlarımla günlük konuşma dilimizin bi parçası oldu. Ah ah, tüm opera ve balelere gittiğim, baletlerin çoğuna aşık olup balerinlerin çoğundan nefret ettiğim o günler! Boston Ballet'in baş dansçısının kim olduğunu bile anlayamadım daha! Nasıl özlüyorum, "aaaa Alkış (amcamın oğlu ya, laubaliliğe bak) saçlarını kestirmiş," "kızııım, Arkın sana baktııııı," "yihuuuuuuuu Oktay Keresteciden imza aldııııımmmmm hoyheyhoyheyloleley!" şeklinde gezmeyi... Öte yandan buraya gelince görüyosun ki hepsi birbirinden beceriksiz, tembel adamlarmış (Oktaycım hariç). Geçenlerde Damdaki Kemancıya gittim, oha a.k. afedersin! O kadar başarılı ki, endorfinler süzüldü koltuğun altında birikinti oluşturdu (pöh, abartımı yerim).


Dün de Sleep No More diye bir performansa gittik aktivite manyağı grubumuznan. Ama ondan bahsetmicem. Çıkışta yakınında olduğumuzu bildiğimiz bir Türk restoranına gidip yemek yiyelim dedik (gerçi ben türk yemeği çok aramıyorum tabi malum--dünkü menü hala bitmeyen tarhana çorbası-nohut-pilav çünkü). Zaten kapanmış. Biz de hala açık görünen tek yicekçi olan pizzacıya girdik. Duvarlardaki resimlerden belli ki sahipler Yunan. Yunanistandan itibaren Doğuya doğru uzanan coğrafi bölgenin insanlarının restoranlarının duvarları hep memleket resimleriyle süslü, o yüzden hemen anlaşılıyor kimin nereli olduğu. Mesela tamamen Türk kahvehanesi tadında bir yer keşfettim, sadece duvarlarında resmilerden anlıyorsun Türk değil de Filistin kafesi olduğunu. Neyse, saat 11e çeyrek kala sipariş verdik ve de kapanma saati 11. teyzecik bize e eşek değilseniz paket istiyosunuzdur gizli anlamını içerecek şekilde burda mı paket mi dedi, biz de kakara kikirimizden fırsat bulup cvp veremedik. En sonunda 11.10 gibi yemekler hazır olduğunda tabiki paket yapıp verdi. Ama biraz sevimlilik yapıp burda yiyelim miiiiiiiiiiiiiiii dediğimizde nerelisiniz, brezilyalı mı dedi (Oya'yla ben Brezilyalı hatunlar gibi taşız da ondan kıhkıhkıh. ondan diil tabi, değiliz çünkü. ama genelde Brezilyalı sanıyolar Türkleri Boston'da). Biz Türküz diyince ay teyzem nasıl sevindi nasıl sevindi. Ay bizi de sardı bi neşe gece gece. Yemekler bitti, akıllar son metroda. Ama bi başladık teyzecikle konuşmaya, susmak bilmiyor! Herhalde Ynan olsak ancak bu kadar samimi davranırdı. 68de gelmiş AMerikaya, tek bir bavuldaki sadece iki kat giysisiyle. Birini giyince ötekini yıkıyormuş. Anlattı da anlattı. Neyse, sadede gelicem. O kadar zorluk çektim ama değdi dedi, bu dükkan benim, yandaki bina benim, lüks bi semtte evim var, Floridada başka bi evim var... Abooov teyze, ne yaptın sen! Evlatlık lazım mı? Geliim mi?

Niye yazdım ki bunca şeyi. Hatırladım. Bir dönem boyunca 19. yy sonu 20. yy başı ırk temalı amerikan edebiyatı dersi aldım. Ağzıma sıçıldı. Her kitapta ayrı ağladım, ayrı geberdim acıdan üzüntüden. Göçmen, Dakota (bu lafım size GPMax), siyah, yahudi, Meksikalı... Hepsi ayrı ayrı ve de itinayla kalbimi dağladı. Ama dün, o dersin sonuncusunun ertesi günü, bu teyzeyi gördüm sevindim. En azından bazıları ezilmemiş ve de (olanca feminist kişiliğime rağmen kullanıcam bunu) anasını bellemiş Amerika'nın. İşte öyle minicink bir intikam hissi.

Bu ne laaaaaan, kendim yazdım kendim sıkıldım. Yani şunu post etmemin tek nedeni yazmış olmam... (Diğer postlarım çok anlamlı ve şahane ya, ondan bu garip geldi kıhkıh)

2 comment allez-vous?:

gp maksimov said...

irlandalilar, italyanlar, yahudiler camasir suyuna yatirildiktan soora gelmistir de teyzem, ondan ezilmemistir.

GPMax ne yahu?! motor yagi gibi tinlio. cikcik!

said...

öyle canım, 68de gelmiş.

acaba yunan immigrant edebiyatı var mı amerikada 1880-1930 arası? (mental note bu)

1-üşenmişim
2-ya da bilinçaltı isim intikamı. (sanmam, beynim o kadar ince çalışmıyi)

 
Blogger design by suckmylolly.com