neden? çünkü benim bilinç akışımdan roman değil anca pilav olur. bugün kendi bilinç akışımdan kendi kafam şişti. şimdi buraya boşaltayım kalabalığı ki bi ay önce yazmam gereken öğrenci paperı margin notlarını bitireyim bu gece. (yapmam gereken iş var ya, bıraktım dediğim bloga döndüm yine!)
bugüne, ulan kaç gün kaldı ki 11e 12ye kadar uyuyabileceğin, uyu anasını satiim diyerek oldukça geç başladım ve de şansıma 12de biriyle buluşup bende kalan bişiyini vermem gerektiğinden evi koşar adım terketmek zorunda kaldım. sonra da dedim ki, madem güne bu kadar erken (?) ve dışarıda başladım, hadi bugün ikinci el kitapçı gezip bu dönemki derslerin 28 adet (ühühüh) kitabını alma günü olsun.
bu hatayı her dönem bıkıp usanmadan yapıyorum. internetten sipariş ver be kadın! yok, illa gidicem ve gereken kitaplardan çok gerekmeyenleri alıp çıkıcam.
ilk tükkan harvırd buksıtor. öyle bi yer ki, bi gün bacaksız sigara kaçakçısı ya da ökkeş lunaparkta'yı falan bulsam hiç şaşırmam, sadece oturur çocukluğuma dönerim. her şey var. inadına da gözümün önüne önüne bi sürü güzel kitap geldi. bi kitabı alıyorum, sonra bi başka şahane kitap görüp öncekini bırakıyorum. sonra daha iyisini görüp onu da bırakıyorum. yani bi noktaya kadar kendimi kontrol altında tutuyorum: elinde tutabileceğin kadar kitap almaca. 3 okul için roman, 4 de kendime hakim olamadığım için. tam ödeyip kaçıcam arkama bakmadan (4 baya iyi aslında), eski pullardan magnetler yapmış satıyolar! başında geçen 5 dakika, kafadaki münakaşanın ardından 4 tane almak.
haydi ikinci dükkan. raven. yeni mal gelmiş, nası da güzel kokuyo! sahaf kokulu parfüm yapsalar ya.. marquis de sade'ın şahane bi toplamasını buldum. justine, boudoir, mektuplar, diyalog. bi de blanchot yazısı sade üzerine. almayim de ne yapayım. 1 okul için kitap, 2 de dondan fırlayan kitap. yine kasada ekstra harcama: çanta. bi raven çantam eksikti! bi de yani iyi, güzel, alıyorum bunları da ben hayatta o ülkeden bu ülkeye taşınırken (amin) bu eşyaları yanımda götürmek için kim bilir ne paralar dökmek zorunda kalıcam! bi de önceden kitapları çuvala doldurup ya allah diyerek gemiyle türkiyeye yollama opsiyonu vardı. artık yasaklanmış o!
Poe'nun kuzgunu bana da gelip "bi daha asla" diyiverse ya.
quoth the raven 'nevermore.'
hiç sanmam.
üçüncü kitapçıdan edebimle çıkacağımı tahmin ediyordum, ta ki kasanın yanına kalleş karmam tarafından itinayla bırakılmış anatomy of melancholy'yi görene kadar. yıllardır okuma listemde boş boş oturan kitap. hem de 500 sayfa ve gıcır gıcır olmasına rağmen 11 dolar. ahh! oysaki bu sefer kendime ne kadar da hakim olmuştum! "durun! bi kitap daha var!"
sonra iş iyice çığrından çıktı tabi. madem bütçenin içine ettik, bi de urban outfittersın alt katına bakalımla başlayan, acaba vintage'cılara yeni mal gelmiş miyle devam eden ve en sonunda utanmadan goodwill storeda biten bi macera. yalnız goodwillden 2 buçukar dolara aldıım hiç kullanılmamış çantalar gözlerimi doldurdu.
all in all, okul için gerekenlerden sadece 5 kitabı buldum ve 160 dolar harcadım. inanamıyorum. üstüne bi 100 dolar daha koy, san francisco uçak bileti gidiş-dönüş! kalacak yeri de hospitalityclubdan beleşe getirdin miydi!... öte yandan tüm bu olaylar esnasında beynim sürekli bir monolog-diyalog halindeydi. kitapçılarda hiç susmadı zaten, ona da bakayım buna da bakayımcı idimle, oğlum bak sonra ay sonunda parasızlıktan ayaklarını yersin diyen süper egom itişti durdu. kitapçıdan kitapçıya yürürkenki tartışma konusu da yemek oldu.
id: acıktım laaaaan!
süper ego: lan o kadar pazara gittim, torba taşıdım, evi yeşillikle sebzeyle doldurdum, nane bilem aldım. dışarda yemek yok! o sebzeler çürürse süründürürüm seni.
id: bi veggy burger yiyeydik sarımsaklısından?
s.e.: veggies are in the fridge.
...
id: pişt, bu people's republic'e gelemedik ya hiç, girsek ya şimdi, bi yorgunluk birası?
ego: harbiden ya, anılar.. amerikadaki ilk ikametimin yanındaki bina. aha ilerde de istanbulu ilk kez aradığım ankesörlü telefon. aha rus teyzenin marketi. evet ben de girelim diyorum people's republic'e
s.e.: sen nerden çıktın? sen omzunda taşıdığın kitap yükünün altında kaybolmamış mıydın? neyse, aç karnına bira içilmez.
id: burrito var diyo.
s.e.: tamam söz, haftasonu birilerini kafalayıp gelicez. ya da hiç olmadı türkiyeden gelen ilk misafir ilk gecesinde kapılıp getirilecek buraya.
id: üff çok sıkıcısın.
s.e.: işim var işim! kitap lazım!
id: aa evet di mi. şu küçük prensin muhteşem yeni baskısı lazım. pop-up kızııııım! onu alalım. alalım di mi? kesin alalım.
s.e.: bi sus ya bi sus!
bahsi geçen pop-up edition:
Bi de, normalde her türlü pis şeyi çekmesine rağmen donuta hiç yüz vermeyen canımın şuanda çok fena boston creamli donut yiyesi tuttu. dunkinden ilk geldiğimde bi-iki kere kahve içtim şimdiye kadar, bi daha da içmem, bok gibi. ama işte köpeğine baktığım çocuk teşekkür amaçlı dunkin gift card almış, aklıma soktu..
üşenmesem gidip alsam mı derken internetten bi baktım neler varmış bu pisliin içinde diye. ohasis! sanırım artık asla yemicem. muhteviyatı başımı döndürdü, aklımı aldı! yani bi hafta süper beslensem, salatamı meyvemi yoğurdumu tofumu güzel güzel alsam ama bi tane donut yesem tüm temiz beslenme çabamın içine edecek. onu yiceğimle şerefimle bol bol pattes kızartması bira ikilisini taciz ederim. bundan sonra olsa olsa boğaziçi kuzey kampusteki dunkinden o da sırf master tezi yazarkenki acılarıma bi saygı duruşu olsun diye yerim boston cream.
INGREDIENTS: Donut Dough: Donut Mix [Enriched Flour (Wheat, Flour, Malted Barley Flour, Niacin, Iron, Thiamin Mononitrate, Riboflavin, Folic Acid), Soybean Oil, Dextrose, Salt, Leavening (Sodium Acid Pyrophosphate, Baking Soda), Defatted Soy Flour, Maltodextrin, Wheat Starch, Mono and Diglycerides, Gums (Cellulose, Guar, Arabic, Carrageenan, Xanthan), Sodium Stearoyl Lactylate, Soy Lecithin, Enzymes, Artificial Flavor, Annatto and Turmeric (Color), Nonfat Milk, Egg], Water, Yeast; Bavarian Kreme: Water, Sugar Syrup, Modified Food Starch, Corn Syrup, Partially Hydrogenated Soybean Oil, Contains 2% or less of each of the following: Natural and Artificial Flavors, Glucono Delta Lactone, Salt, Potassium Sorbate and Sodium Benzoate (Preservatives), Titanium Dioxide (Color), Yellow 5 and Yellow 6, Agar; Chocolate Icing: Sugar, Water, Cocoa, High Fructose Corn Syrup, Contains less than 2% of the following: Maltodextrin, Dextrose, Corn Starch, Partially Hydrogenated Soybean and/or Cottonseed Oil, Salt, Potassium Sorbate and Sodium Propionate (Preservatives), Soy Lecithin (Emulsifier), Artificial Flavor, Agar; Shortening: Palm Oil, Partially Hydrogenated Soybean Oil and Partially Hydrogenated Cottonseed Oil with TBHQ and Citric Acid added to help protect flavor.
yeni amerikan tatlısı ilgi alanımı custard pie olarak belirledim. bi de italyan mahallesi cannoli'si, cheesecake'i, tiramisu'su... ders aşamam bitince italyan mahallesine yerleşip tatlı yemekten 100 kilo olasım var.
oh be, boşaldı galiba?
bu arada, dünkü seçimleri cumhuriyetçi aday kazandı. Massachusetts senatörü cumhuriyetçi yani. bu, İzmir milletvekilinin akpli olması gibi bi durum. herkes şokta; buralı arkadaşlarım kendilerini facebook statü mesajlarıyla ve linkleriyle jiletlemekle meşguller. ama böyle olacağı çok belliydi. 55 üniversiteli şehir merkezinden toplanmıyor bütün oylar. işsiz kalan ve sadece tam içinde olduğu anı garantilemeyi düşünüp dünyanın geleceğini iplemeyen dangozların ve de gayet zengin ve rahatı yerinde olup şimdiyi değil kendi ve benzeri kalantorların geleceğini düşündüğünden sağlık reformuna karşı çıkan diğer kutup dangozlarının sergileyeceği tipik bir hareket değil mi bu?
gerçi benim dediğimi değil de demokrat adayın nerde hata yaptığını anlatmış ama olsun.