2010/03/26

"Biz zaten hep sultanıyegah olmadık mı?"*

.

Atıf Yılmaz'ın Ah Güzel İstanbul filmini izledim bugün. Bostonda, müzede (!) Ne güzel filmmiş o öyle! Ummadık taşın baş yarması... Eve geldim bi de youtubedan izledim bi sürü sahnesini. O zaman farkettim ki festivalde ayrı sahneleri kesmişler, youtubeda, yani trt versiyonunda ayrı. Kesilmemiş hali bulunur mu bu filmin acaba (diye sordu babası trt emeklisi olan şapşal)?

Trt Ayla Algan'ın şarkı söylediği sahneleri, rakı masası muhabbetlerini ve en sevdiğim kısmı (Haşmet'in iki fakülte bitirmiş Leman hanımla evlendiğini gördüğü kabusu) kesmiş, kuşa çevirmiş. Festival direk amerikalılara çalışmış, onları sarmayacak sahneleri çıkarmış (öte yandan bok gibi çevirisiyle olsun, beyaz altyazıların beyaz zeminde görünmemesiyle olsun tam bir denyo olduğunu göstermiş oldu organizatör). Daha da kötüsü, filmin 5. dakikası civarı başlayan credits kısmını direk silmişler. Ne oyuncusu belli filmin ne yönetmeni. Çok bravo. Ayrıca credits esnasında filmin adı şöyle yazılıyo: Ah Güzel İstanbul(!), o kısım gösterilmeyince de bilinemiyo tabi parantezli ünlem.. Ay neyse, Alin Taşçıyan gibi ekşi suratlık yapmiyim.

Çok güzel bi film.

Başından bir kuble (kesilmiş tabi, ama en azından en başı normal galiba):




Ay bi de boktan yeşil hat metrolarından sevgili kırmızı hat metrolarına süzülürken kendime engel olamadan (ve sözlerini de bilmememe rağmen) söylediğim şu şarkıyı da ekliyim ki alaturkalıktan öleyim! (Evet filmin vapurda geçen ve Boğaz manzaralı son sahnesinde ağladım da! Ama Beylerbeyinde geçiyo film, ben ağlamiyim de kimler ağlasın; Çengelköy-Beylerbeyi, a stone's throw!) Neyse ki yarın greek yoghurttan bi haydari yapıp bi cantaloup kesip ince belli çay bardağında rakı içmece günü!




Last but not least, yok benim ders çalışmam lazım diye cuma akşamı cuma akşamı partiye gitmeme disiplinini/hıyarlığını gösterip sonra gelip "boş işler bu işler"le uğraşmak da çok priceless...


*aşağı yukarı. youtube versiyonunda kesmişler zira o sahneyi. hatırladığım kadarıyla artık. İngilizce altyazısını hatırlıyorum, niyeyse: Haven't we always been atonal?

.

2010/03/14

this hole of the hollow between two bellows*

Instead of a Preface

In the terrible years of Yezhov terror I spent seventeen months waiting in line outside the prison in Leningrad. One day somebody in the crowd identified me. Standing behind me was a woman with lips blue from the cold, who had, of course, never heard me called by name before. Now she started out of the torpor common to us all and asked me in a whisper (everyone whispered there):
"Can you describe this?"
And I said: "I can."
Then something like a smile passed fleetingly over what had once been her face.
— Leningrad, 1 April 1957

Anna Akhmatova, from Requiem


Bu da Instead of an Epilogue to Humanity ya da Hello, Inhuman olsun:


http://www.milliyet.com.tr/bu-adama-dikkat-/turkiye/sondakika/14.03.2010/1211176/default.htm



Böyle durumlarda kana kan intikam isteğimi evcilleştiremiyorum malesef ve düşüncelerimde şalter atıyor, anlatılırın dışına çıkıyorlar: "'Can you describe this?' And I said: 'I can'" not.

(öte yandan haberdeki hayvanı insanlaştırmadan, iyi huylu olduğuna değinmeden, hamileliğini ve yavrularını kaybetmesini vurgulamadan ve hayata küstüğünü belirtmeden yeterli etkiyi sağlayamama endişesi de insanlık dışıların hiyerarşisine [kuduz köpeğe tecavüz etmek ve öldürmek vs. hamile köpeğe tecavüz edip yavrularını öldürmek, mini etekli ve cinsel enerji dolu bir kadına tecavüz etmek vs. 35 yaşında iki çocuk annesi hocanıma tecavüz etmek....] bakan başka bi post'un ve hatta mümkünse bi akademik makalenin konusu olsun. )


Fuck y'all, "bu adam"lar.

*Artaud

 
Blogger design by suckmylolly.com